Çekirge kavurması, sahanda ağustos böcekli yumurta, kelebek tatlısı, arı pilaki, sinekli çorba... Otuz yıl içinde dokuz milyara ulaşacak dünya nüfusu için bilim ve gastronomi çevreleri, alternatif yiyecek kaynakları arayışında bütün dikkatlerini böceklere çevirdi. Çekirge, karınca, solucan gibi böceklerin yapılarındaki vitaminlerin ve minerallerin listesi yapılmış bile: A, B, ve C vitaminleri, kalsiyum, fosfor, demir, magnezyum ve bol miktarda Omega-3.

"Bu çorbada niye sinek yok?" diyeceğimiz günler pek de uzak görünmüyor.

Afrika mutfağı, çekirgelere, çeşitli larvalara ve tırtıllara pek yabancı değil. Asya'da, özellikle de Çin'de bolca börtü böcek yeniliyor. Son on yıldır gurme dükkânlarında börtü böcekler janjanlı paketlerde Batı mutfağının kullanımına sunulmaya başlanmış bile.

İnsanoğlunun börtü böcekle bu kadar ilgilenmeye başlaması, kuşlar açısından pek de hayra alamet değil. İnsanların böcek gördüklerinde sandalye üzerine çıkacak kadar irite olmalarına şükreden kuşlar, çok yakında böcek çiftliklerinden kaçmış GDO’lu çiftlik böceği ile doğal böceği ayırt etmek zorunda kalabilirler. Kendilerinin on katı daha büyük hemcinsleriyle karşılaşabilecek olmaları da cabası.

Özellikle kanatlı böcekleri havada avlamakta üstün beceriye sahip, zengin bir börtü-böcek mutfağı olan Arıkuşlarını da zor günler bekliyor.

Kimi çevreciler, böcek üretiminin günümüzdeki et üretimine nazaran çevreye daha az zarar vereceğini belirtseler de, insanoğlunun açgözlülükteki şöhreti nedeniyle ekosistemin tehdit altında olacağı kesin gibi gözüküyor.

Doğal yemleme ile üretim yaparak dokuz milyar insanı beslemek imkânsız. Üretimde maliyetleri azaltmak ve verimliliği artırmak için insanoğlunun yapmayacağı şey yok. GDO'lu yemlerle beslenmiş endüstriyel börtü-böceğin, bugün doğadan toplanıp besin değerleri ölçülen örneklerine nazaran farklı sonuçlar vereceği kesin. Bugün levrekler için ‘Çiftlik mi?’ diye sorduğumuz gibi, solucanlar için de aynı kaygıyı taşıyacağımız günler yaklaşıyor.

Arıkuşu, karşısına çıkan hormonlu dev çekirgeleri görünce, köyünden geldikten sonra şehir pazarını ilk ziyaretinde salatalık dolu tezgâhın önünde durup "Salatalık yok mu evladım?" diye soran yaşlı ninenin; "Anacığım, önünde duruyor ya!" cevabını aldığında, Seyit Ali Onbaşı'nın sırtında taşıdığı top mermisine benzeyen salatalık bozuntularına bakakaldığı gibi bakakalacak.

Anacığım, önümüze koyulan yemeği beğenmediğimizde bize "Zıkkımın kökünü yiyin" derdi. Bu yemekten sıkça bahsetmesine rağmen, hiç yapmamıştı. Demek ki "Zıkkımın kökü" torunlarımızın sofrasına nasipmiş.

Fotoğraf bilgileri : Arıkuşu/European Bee-eater/Merops apiaster | © Ömer L. Furtun | Büyükçekmece, İstanbul, 2008 | Canon EOS 50D, EF 600mm f/4.0 L IS USM + 1.4TC | Arazi arkadaşları: Fikret Can, Mehmet Hanay