Dede Evinin Son Misafirleri
Dedelerimizden yadigar tarihi bir evin restorasyonu için Ordudayım. Projelerin hazırlanması, Kültür Varlıklarını Koruma Kurullarından izin alınması iki seneye yakın bir zamanımızı almış. Zorlu bürokratik engeller aşılmış, artık herşey hazır. Ustalar ile buluşup işlere başlayacağız. Bağdadi yapının çatı ve sıva sökümü ile başlayacak uzun ve detaylı bir iş süreci var önümüzde. Bir an önce başlamak istiyoruz.
Ustalarla buluşmadan önce inceleme yapmak ve notlar almak için evi gezmeye başladım. Gerekli notları almış tam evden çıkıyordum ki o ses dikkatimi çekti.
"cırt-cırt-cıt-cıt-cıt-cırt"
Evin içinden çıtkuşu (European Wren) sesi geliyordu. Arkamı dönüp evin içine doğru baktığımda tam karşımdaki pencerenin demirlerinde durduğunu gördüm. Bir müddet hareketsiz kalıp amacını kavramaya çalıştım. O da güvenli bir ortam olduğuna karar verene kadar bekledi. Sonra, evin içine doğru uçup tavan ile duvar arasında oluşmuş bir deliğe girdi. Deliğe girer girmez yavruların sesleri ile ortalık daha da şenlendi.

8-10 gramlık bu minik kuş, kurullardan bu kadar erken izin alabilmeyi başaracağımıza inanmamış olacak ki bu üreme döneminde dede evinin bağdadilerinin arasında yuva yapmayı tercih etmişti.
Ustalar geldiğinde yapılacak işleri konuşup sıra iş planına geldiğinde çatı ile sıva sökümüne hemen başlayabileceklerini söylediler.
"Çatı tamam da sıva için izinleri tamamlayamadık" dedim.
"Daha kimden izin almak gerekiyor abi" ?
"Çıtkuşundan"
"???"
"Altkatta bir kuş yuva yapmış, yavruları uçurmadan o bölümden uzak durmalıyız. Sanırım ona en az iki hafta daha lazım."
Ustalar hafif gülümsemelerle birbirlerine bakarak beni ikna etmek için değişik öneriler sunsalar da kararlı olduğuma inanmaları pek uzun sürmedi.
Çatı ve kuşları rahatsız etmeyecek taraflardaki dış sıva sökümüne başlanacak diğer bölümler için yavrular uçana kadar beklenecekti. Sıva söküm işini yapacak usta iç sıva sökümü için ayarladığı başka bir arkadaşını arayıp durumu açıklamaya çalıştı. Kuş, yuva ve benzeri nedenleri duyunca büyük bir ihtimalle ekildiğini düşünen adama açıklama yapmakta zorlanınca .. " akşam anlatırım" diyerek telefonu kapattı. Burada bir deli var, tüm bürokrasiyi aşmış ama bir kuşa takılmış diyemedi yanımda.
Ertesi gün çatı ve dış sıva sökümü başladığında minik çıt kuşunun rahatsızlığını ölçmek için bir süre gözlemledim. Biraz tedirgin olsa da yavrularını beslemeye devam ediyordu. İkinici gün daha da rahat davranmaya başladı. Yuvaya girmeden önce etrafın güvenli olup olmadığını incelemek için pencere demirlerinde bir süre duruyor, giriş çıkışlarda hep aynı pencereyi kullanıyordu.
1890'lı yıllarda kaynak kullanmadan müthiş bir işçilik ile yapılmış pencere demirlerinin tarihi motiflerinde harika pozlar veriyordu. O motiflerle fotoğraflamak hiç de fena fikir değildi. Ancak ışık koşulları zorluydu. Pencere yol cephesinde ve yüksekte olduğu için dışarıdan çekim imkanı yoktu. Gürültülü ortama alışmakta zorlanmış çıtkuşuna flaş doğrultmak da pek iyi fikir değildi. Binanın dışına kaplanmış olan yeşil branda dışardan gelen ışığı güzel süzüyor, ters ışık çalışması için ilginç bir ortam yaratıyordu. Yanımda başka lens olmadığı için 600 mm ile dar bir alanda hem minimum odak uzaklığını tutturmak hem de motiflerle kuşu istediğim kadraja yerleştirmek de zor olacaktı.
Sonunda 600 mm yi yerleştirecek uygun bir nokta buldum. Önce yüksek iso da çekimler yaptım sonuçlardan pek tatmin olmayınca ters ışık denemlerine geçtim. Kadrajdaki yeri konusunda kuşun da yardımına ihtiyacım vardı. Durduğu yerden kadrajın boş alanına doğru poz vermekte ve motiflerle uyum sağlamakta pek de yardımcı oldu diyemem. En güzel ve karakteristik pozlarında ters yöne bakmasına rağmen kayda değer pozlar da alabildim. Rüzgarın etkisi ile dalgalanan branda ışık koşullarında zorlanmama neden olduysa da arka planda güzel efektler oluşturdu.
Onbirinci gün yavrular uçtular, dede evimiz son misafirlerini de ağırlamış artık yenilenmeye hazırdı. Restorasyon çalışmaları halen devam ediyor. Bittiğinde o pencerenin yanındaki duvarı süsleyecek kareler hazır.